Ana SayfaÇarşamba OturumlarıYerel yönetimler baştan aşağı gözden geçirilmeli

Yerel yönetimler baştan aşağı gözden geçirilmeli

Özelkalem’in ‘Katılımcı Yönetim’ başlıklı oturumunda konuşan Prof. Dr. Kemal Görmez, katılımcılığın konuşulması için yerel yönetim sisteminin sil baştan gözden geçirilmesi gerektiğini söyledi.

Yerel Yönetimlerin nabzı Özelkalem’de atmaya devam ediyor. Bu hafta başlayan ve her çarşamba gerçekleştirilecek olan Çarşamba Oturumları’nın ilk konusu Katılımcı Yönetim oldu. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İksadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kemal Görmez, Ankara Kent Konseyi Başkanı Halil İbrahim Yılmaz, Türkiye Kent Konseyleri Birliği (TKKB) Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Özbaş Arıkan, Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç’in konuşmacı olarak katıldığı, Merkez Valisi Yusuf Erbay’ın ise moderatörlüğü üstlendiği oturumda yerel yönetimde katılımcılık konusu masaya yatırıldı.

Merkez Valisi Yusuf Erbay
Merkez Valisi Yusuf Erbay

Yurttaşlar da istekli olmalı

2 saat süren ve online olarak gerçekleştirilen oturum ÖzelkalemTV yotube kanalından canlı olarak yayınlanırken, önemli tespitler ve değerlendirmeler izleyicilere ulaşmış oldu. Oturumun açılışını Modaratör Yusuf Erbay yaptı. Merkez Valisi Erbay, “Yerel yönetimsiz merkezi yönetim olmaz, merkezi yönetimsiz de yerel yönetim olmaz. Bugünlerde belediyelere, merkezi yönetim bahşetmiş gibi davranılması tartışma yaratıyor. Yerel düzeydeki demokrasiden bahsedebilmek için demokrasinini bütün kurallarıyla yaşıyor olması gerekiyor” ifadelerini kullandı. Yerel yönetimlerin demokratik olması için 2 konu bulunduğunu belirten Erbay,Halkın ihtiyaçlarının belirlenmesi ve giderilmesi için yerel kaynakların etkin biçimde kullanılması gerekmektedir. Yöneticilerin katılıma inancı olmalı aynı zamanda yurttaşlar da buna istekli olmalı” dedi.

Yerel yönetim ve demokrasi

“Bugün dünyada katılıma dayanana bir siyasal kültür gelişiyor” diyerek devam Yusuf Erbay, “Bu tip katılımların yoğun biçimde gerçekleştirildiği yerel yönetimlerden katılım konusuna başlamak doğru olabilir, zira yerel yönetimler demokrasinin gelişmesinde önemli yer alıyorlar” ifadeleriyle ilk sözü Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç’e verdi. Katılımcı yönetim bağlamında belediyede yaptıkları çalışmalarla ilgili sözlerine başlayan Başkan Genç, “Bu kadar üstadın karşısında konuşabilmek bir zor ama neler yaşadığımız nelerle karşılaştığımızı anlatmak istiyorum. Öncelikle yerel yönetimlere merkezi yönetimin bakış açısını değerlendirmek zorundayım” dedi.

 

Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç
Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç

Toplum içselleştirmeli

“Demokrasinin toplum tarafından içselleştirilmesi gerekiyor” gerekiyor diyen Genç, vatandaşın, ‘Ben karnımı doyuramıyorum sen demokrasiden bahsediyorsun’ lafını çok duyduklarını oysaki vatandaşın, karnının doymasının demokratik süreçten sonra gerçekleştiğini belirtti. Genç, gelişmiş toplumları ve Türkiye’yi karşılaştırmak gerektiğini belirterek, “Şu çıkıyor ortaya gelişmiş toplumlardan STK’ların haklarını alması, mücadele ile olmuş. Bizde ise hükümetleri sırası gelince verip, sırası gelince geri aldığı hak gibi oluşmuş. Sarıyer’de de sıkıntısını çok yaşadığımız bir konu var. Zaman zaman yetkilerimiz alınıyor, zaman zaman geri veriliyor” diye konuştu.

“Ne yapıyorsak danışarak yapıyoruz”

“Biz ne yapıyorsak onu o işi yapacağımız işin sahipleriyle danışarak yapıyoruz” ifadelerini kullanan Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç şöyle devam etti: “Bir park yaparken bir oradaki halka danışmadıysanız insanlar bu işi benimsemiyor. Her işin başında o işe vatandaşı da katmalıyız. 2009’un hemen sonrasın Sarıyer Kalkınma Eylem Planı yaptık. Paydaşlarımız ise Sarıyer halkı, kamu kurum ve kuruluşları, kaymakamlık, Sarıyer Kent Konseyi, muhtarlar, STK’lar ve özellikle göçmenler de bu grupta yer alıyor, meslek kuruluşları, üniversiteler ve özel işletmeler. Bölgede var olan herkesin dönemsel olarak yaşamın içine katılabildiği kadar katılması gerekiyor. Çözüm ortağı olarak kullanılması ve karar mekanizmasında da aktif şekilde rol almaları önem arz ediyor.”

“Paydaşlarımızdan katılım alıyoruz”

Gerçekleştirdikleri etkinliklerden de bahseden Başkan Genç, “Halk günleri yapıyoruz. Mutlaka paydaşlarımızdan katılım alıyoruz. Site toplantıları da yapılıyor. İmar Barışı’nı 4 ay anlatmaya çalıştık. Bunların yanında çalıştaylar ve paneller yapılıyor. Balıkçı dernekleriyle de çok yoğun çalıştaylar yaptık. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü’yle çalışmalar yaptık. Alanda yaptığımız her türlü yatırımı, projeyi birlikte tespit edip, uygulamaya geçmeden birlikte organize etmek için çalışıyoruz. Burada her şey akla geldiğinde yapılmaz planlanarak yapılır. İşin yapılacağı yerde o yerin insanı işin içinde olur” dedi.

İşin arka planına bakmak gerek

Böyle bir oturumda bulunmaktan memnuniyetini dile getiren genç sözlerini, konuşulanları dikkatle dinleyeceğini belirterek noktaladı. Erbay ikinci sözü ise Prof. Dr. Kemal Görmez’e verdi. Prof. Dr. Görmez, “İşin arka planına bakmak gerekir” ifadelerini kullanarak, yerel yönetimlerin varlığının bile tartışmalı hale geldiğini belirtti. Görmez, “Birileri yerel yönetimlere ihtiyaç yok, seçime gerek yok, büyükşehirlerdeki ilçe belediyelerinin anlamı yok demeye başladılar. Dünyadaki genel eğilime paralel bir gelişme. AB’de de ABD’de de rusya’da da var bu eğilim” dedi.

 

 

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İksadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kemal Görmez
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İksadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kemal Görmez

Demokrasinin ilk uygulandığı yerler

Neden yerel yönetim olmalı sorusunun cevabını vermek istediğini söyleyen Prof. Dr. Görmez şunları söyledi: “Bence yerel yönetimler tarihsel misyonu kurulu itibarıyla demokrasinin ilk uygulandığı kuruluşlardır. Çünkü yerel yönetimlerin ilk örneği, Batı Avrupa’da Orta Çağ’da kurulan komünler, dünyadaki demokrasi mücadelesine başlanılan yerlerdir. Ayrıca bir özelliğiyle sivil toplum kurumlarıdır. Merkezi iktidarın kamu hizmeti verdiğinden dolayı sürekli güçlendiği dönemlerde, kuvvetler ayrılığının  yetmemesi üzerine yerel yönetimler yürütmenin dfe gücün dengeleyerek demokratikleşmenin önünü açan kurumlar olmuşlardır. Sadece belde halkının hityaiçlarını karşılayan kurumlar olarak bakmak eksik olur.”

Kamu hizmetinin sadece yüzde 18’i yerelden karşılanıyor

Kamu hizmet ve faaliyetlerinin sadece yüzde 18’lik kısmının yerel yönetimler tarafından gerçekleştirildiğini belirten Kemal Görmez, “Böyle bir ülkede katılımcılığı tartışmak çok açıklayıcı olmaz” dedi. Görmez bu oranın gelişmi demokrasilerde, İngiltere’de, Almanya’da, ABD’de yüzde 90’a yakın olduğunu dile getirdi. “Türkiye’de tartışmak zor çünkü, batıda kurulduğu gibi yerel halkın kendi kurduğu belediyler olmadı” ifadelerini kullanan Dekan Görmez şöyle devam etti: “1913’te çıkarılan, ki İl Özel İdaresi Kanunu’nun ilk halidir, o bile bugünkü kanundan daha fazla yerel yönetimlere yetki veren bir kanundur. 1580 sayılı belediye kanunu bile dönemine göre, günümüzdeki belediye kanunundan daha modern bir kanun. Bizim yerel yönetimlerde temsil ve katılımı tartışmadan önce, belediyelerin görev ve yetkilerini ya da idari ve mali özerkliklerinin öncelikle gerçekleştirilmesi ve korunması gerekir. Çünkü mevcut halde yerel yönetimlerin idari özerklikleri tartışılabilir ama mali özerklikleri tartışılmayacak derecede yoktur zaten.”

Devletin 3 asli görevi var

Bahsettiği özerklikten kimsenin yanlış bir şey anlamamasını isten Prof. Dr. Kemal Görmez, “Özerklik ülkenin temel yasaları çerçevesinde mali ve idari bazı haklara sahip olmasıdır. Yani ülkenin yasaları varken bu özerkliği başka yere çekmeye gerek yok. Bizim önce yerel temsil ve katılımı güçlendirmeden daha öte belediyelerin yetkilerini genişletmemiz gerekiyor. Mesela imara ilişkin bütün yetkilerin belediyere aktarılması gerekiyor” dedi. Görmez, devletin asli 3 görevinin olduğunun altını çizerek, “Biri adalet, biri güvenlik, bir diğeri ise sosyal devlet. Bu üç görev dışındaki görevlerin önemli bir kısmını yerele aktarmamız gerekiyor ki daha sonra katılımı tartışalım. Peki bunu yapabilir miyiz? Bunu yapmamız gerekiyor, yapabilir miyiz değil. Her siyasi ve iktisadi krizden sonra bunu yapmak üzere adım atıyoruz. Ama kriz geçtikten sonra attığımız her adımı yavaş yavaş geri alıp yetkileri merkeze aktarmaya başlıyoruz. Bu alışkanlığımızdan vazgeçmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.

“Büyükşehir sistemi katılıma müsait değil”

Türkiye’deki genel demokrasi, genel temsil ve katılım sorununun çözülmeden, yerelde bunu çözmenin kolay olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Görmez, “Mesela bizim büyükşehir yönetim sistemimiz katılıma hiç müsait olmayan bir sistem. Özellikle büyükşehir belediye başkanı, büyükşehir belediye genel sekreteri ve büyükşehir encümeninin üçlü bir yapıyla güçlendirilmesi, meclisin devredışı bırakılmasına sebep olduğu gibi başka bir sürü alanda da katılıma müsaade etmeyen bir yapıya sahip” dedi.

Kent Konseyleri öncü olmalı

Görmez şunları söyledi: “Katılımla ilgili üç şey konuşmak lazım. Bir, katılımın yasal çerçevesi, iki katılımın kanalları, üç katılımın ölçeği. Katılımın yasal çerçevesinde, bizim ne büyükşehir belediye kanunumuz, ne belediye kanunumuz katılıma çok da müsaade etmiyor. Bir hemşehri hukuku tanımlaması getirildi, bu oldukça önemli ama buna ilişkin uygulmada çok önemşi şeyler görmüyoruz. Kent Konseyleri bu işte öncü rol oynamalı ama konsey kararlı önce mecliste görüşülür hükmünden başka bir geçerliliği yok. Ayrıca, özellikle taşrada, kent konseylerinin seçim biçiminde de ciddi sıkıntılar var. Yani aslında belediye meclisini dengeleyecek bir kurum olması gereken kent konseyleri bazı alanlarda ahbap-çavuş ilişkileri içinde çalışan kurumlar konumunda. Bütün kent konseyleri için söylemiyorum tabii ki. Ama kent konseyi başkanlığını kendisini yapan belediye başkanımız var Türkiye’de. Vardı en azından…”

Çarşamba Oturumları'nda Katılımcı Yönetim konusu masaya yatırıldı - ozelkalem.com.tr
Çarşamba Oturumu’nda Katılımcı Yönetim konusu masaya yatırıldı – ozelkalem.com.tr

Katılım kanalları açılmalı

“Bizim katılım kanallarını açmamız gerekiyor” diyen Prof. Dr. Kemal Görmez, iktisat komisyonlarında yeni düzenlemelere gidilmesinin gerekebileceğini, çünkü belediyelerin sadece yönetime katılım değil kararlara katılım yollarını da açması gerektiğini sözleri ekledi. 1992’de kabul edilen Avrupa Kentsel Şartı’nın önerdiklerini, deneyimlerini Türkiye’ye aktarmakla mükellef olduklarını belirten Görmez, “Bunu belediyelerimizi alıp, inceleme konusu yapıp, neler yapılabileceğini söylemeliler” dedi.

Büyükşehir iki amaçla kuruldu

Büyükşehirlşerin iki amaçla kurulduğuna da değinen Prof. Dr. Görmez, “Bir, hizmetlerin etkinliğini artırmak. İki, katılımı artırmak. İlkini gerçekleştirmek için bütün şehiri ilgilendiren alanlarda yatırım yapmak zorundaydı büyükşehir. Yani ulaşım ve altyapı. Tüm alanları ilgilendiren hizmetler bunlar. Maalesef büyükşehirin mevcut kanunu, ilçe belediyelerinin tüm hizmetlerini kendinde toplayan, ilçe belediyelerine de sadece sokakları temizlemek ve çöpleri toplamak dışında, bazı sosyal görevler dışında, görev vermemiş bir kanun. 3030 öyle düzenlendi. 5216 da buna uygun, 6360 da buna tüy dikti” diye konuştu.

“Buraya öğrenmek için katıldım”

Prof. Dr. Kemal Görmez’in ardıdan, Ankara Kent Konseyi Başkanı Halil İbrahim Yılmaz sözü aldı. “Ben buraya öğrenmek için katıldım aslında” ifadeleriyle söze başlayan Yılmaz, “Şunu arz etmek için buradayım. Ankara’da Kent Konseyi, 2005 yılında belediye kanununda yapılan bir değişiklikle uygulamaya konulduğu halde, bugüne kadar  Ankara’da çalışma fırsatı bulamadım” dedi. “Kemal hocamızın da ifade ettiği gibi belediye meclisine almayı unuttukları arkadaşların kartvizit sağladıkları müessese gibi bazen tanımlandı” diyen Yılmaz, “Bazen kendini önemli hissetmek isteyen insanlara, “Bak seni de bir şey yaptık” diyecekleri bir STK görevi gibi tanımlandı” ifadelerini kullandı.

Ankara Kent Konseyi Başkanı Halil İbrahim Yılmaz
Ankara Kent Konseyi Başkanı Halil İbrahim Yılmaz

Uygulanabilir bir yasa yok

Amacına uygun bir çalışma fırsatı olmadığını dile getiren Yılmaz, “Biz Kent Konseyi’ni, ‘yerel seçimlerden sonra yasal olarak 3 ay içerisinde toplanır’ tanımı gereğince toplamaya kalktığımız zaman aslında uygulanabilir bir yasa olmadığını gördük. Yani bu büyükşehir ölçeğinde çok uygulanabilir bir şey değil. Ankara’da gerçek bir katılımda kanunda tanımlanan bileşenlerin davetiyle bir Kent Konseyi oluşturmaya kalktığınız zaman 23 bine yakın muhattabımız oluştu. Sadece 1457 muhtarımız var mesela. Neye göre muhtarları seçeceğimiz bile tanımlanmamış. Kent Konseyleri için katılımcılıktan ziyade uyumlu olması önemsenmiş. ‘Böyle bir yer de olsun ama yabancılardan oluşmasın’ denmiş. Dolayısıyla, bu kadar steril planlanmış bir yerde katılımcılık çıkmıyor zaten” dedi.

Ankara’daki en büyük avantajımız…

“Ankara’daki en büyük avantajımız, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız bu konuda ortak aklın itirazına açık olduğunu söylediği için biz daha çok emek verme ihtiyacı duyduk. Ama ilgili kanun o kadar etkisiz kılıyor ki bizi, sadece muhattap bulabiliyor olmakla mutlu olmayı denemek zorundayız. Yani tavsiye kararlarını alırız, büyükşehir belediye meclisine arz ederiz. Ama büyükşehir belediyesi bürokrasisi istediği kadar bu kararları uygulanmasını takip edebilir. Ama halkın katılımıyla ilgili beklentileri artırdığımızı ifade edebilirim.”

“Yönetmelikte çok tatlı cümleler var”

Kağıt üstünde her şeyin tanımlandığına dikkat çeken Başkan Yılmaz, “Sürdürülebilir kalkınma, ortak akıl, yerellik, hemşehrilik hukuku, sivil toplumun geliştirilmesi, kaynakların etkili ve verimli kullanılması, denetlenmesi… Yönetmeliği içinde çok tatlı cümleler var. Ama muhattapların alan açtığı kadar bunlar uygulanabiliyor. Kemal hocanın verdiği bir bilgi var, ben de bu kadar olduğunu bilmiyordum. Kamu hizmetinin sadece yüzde 18’inin yerel yönetimler sağlıyor. Bu sistem kusursuz işlese bile yüzde 18’ine dokunabiliyorsunuz. Bu durumda katılımcılıktan söz etmemiz imkansız gibi maalesef” ifadelerini kullandı.

“Serenattan iş yapmaya fırsak bulamazsınız”

Sürekli siyasetin tedirginliğini gidermeye çalıştıklarını belirten Ankara Kent Konseyi Başkanı, “Endişe etmenize gerek yok, biz itiraz edersek sizi politik olarak zor duruma sokmayız, sadece size katkı yaparız, hiçbir ücret almadan, sizi politik olarak sıkıntıya sokmadan, belediye bürokrasininin yapmaya çalıştığı ve nitelikli kadro bulamamasından dolayı yapamadığı işleri biz gönüllüler ordusu olarak, size arz etmekle ilgili bir görev tanımımız var” yani süreki rahatlatıcı cümleler… Yani serenattan iş yapmaya fırsak bulamazsınız. Sürekli ‘aman tedirgin olmayın, bizden endişe edeceğiniz bir şey yok, ortak akıl olarak sadece size yardımcı olmaya çalışıyoruz’ diyoruz” diye devam etti.

Muhattap alınma şansına sahibiz

“Ankara’da Kent Konseyi’ne çok itibar eden bir belediye başkanımız var” diyen Yılmaz, “Ankara’da bütün üniversitelerin, OSB’lerin, kentin bütün bileşenlerinin yer aldığı bi konsey olduğumuz için muhattap alınma şansına sahibiz. Birinci yılda katılımcılığın korkulacak bir şey olmadığını anlatmaya çalıştık. İkinci yılda katkı yapmaya başlayacağız. Referandum ve seçim olmadan katılımcılığın olacağına dair bir kanaat yok Türk siyasetinde. “Oy verdin ya kardeşim” şeklinde tanımlanabilir bu” dedi.

“Bedelini 6 milyon ödüyor”

“Örnek vermek gerekirse, belediye başkanımızın çocukluktan beri bütün hayalleriyle, kendi bilinçaltındaki o heyecanını 1 milyar liralık bir projeyle, dünyadaki değişik eğlence merkezlerini Ankara’ya taşımanın bedelini 6 milyonun ödediği bir kentte, bir belediye başkanının çocuksu heyecanını bu kentin ödememesi gerektiğini anlatmaya çalışıyorum” diyen Yılmaz, başkana çok değerli gelen bir projenin bir kentin felaketi olabileceğini sözlerine ekledi. Yılmaz, oysa ki söz konusu projenin katılımcı karar mekanizması ile geçmesi halinde, o projeyi savunanın bizzat halk olacağını anlatmaya çalıştıklarını dile getirdi; “Bizimle beraber karar alırsanız, politik olarak zora girdiğiniz zaman karar aldığınız kişiler sizi muhafaza edeler.”

Katılımcılığa daha fazla ihtiyaç var

“Ankara geçmişte, talihsiz bir şekilde kamplaşmanın ve bencilce karar almanın da merkezi konumunda olan bir kent olduğu için katılımcılığa çok daha fazla ihtiyacı var” diyen Yılmaz, şu anki dönemde kendilerine kulak kabartan bir belediye başkanı olduğu için şanslı olduklarını da sözlerine ekledi. Kararnameler ülkesinde, gerektiği zaman yetkilerin azaltılıp, gerektiği zaman artırıldığı Türkiye’de çok sürekliliği olan şeyler yapamadıklarını belirten Halil İbrahim Yılmaz şöyle devam etti: “Örneğin, Ankara’da politik olarak oy verme davranışına göre ilçe sınırlarının belirlendiği zamanlar oldu. Yeni değil bu kavram. “Üçlü olsun güçlü olsun, merkezi yönetim kimdeyse yerel de onda olsun” sözleriyle kampanyalar yapılırdı. Sanki orada yapılacak bir su kanalı için İller Bankası’nın da aynı partide olmasına dair bir mecburiyet varmış gibi bu aksettirilirdi. Tam tersi farklı siyasi anlayıştaki kurumların biraraya gelerek hizmet gerçekleştirebileceğini anlatmamız gerekiyor.”

Türkiye Kent Konseyleri Birliği (TKKB) Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Özbaş Arıkan
Türkiye Kent Konseyleri Birliği (TKKB) Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Özbaş Arıkan

“Amatör ruhla çalışıyoruz”

Türkiye Kent Konseyleri Birliği (TKKB) Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Özbaş Arıkan ise, programın en talihsiz konuşmacısını söylerek söz başladı. “Bana söyleyecek hiçbir şey kalmamış gibi hissediyorum” diyen Arıkan, “Bizler sivil toplum kuruluşu gönüllüleri olarak, biraz önce bahsedilen bu katılımın yerelden sağlanması için çok küçük küçük dokunuşlarla belki bir büyütmeye çalışıyoruz. Gerçekten çok amatör ruhla bu çalışmaları yapıyoruz” dedi.

“Hepimiz bu sıkıntıları yaşadık”

TKKB Yönetim Kurulu üyesi olan Arıkan, “Biraz önce konuşmacıların bahsettiği bütün sorunların vücut bulacağı bir mekanizma oluşturmaya çalıştık. Yereldeki bu sorunları ülke genelinde konuşmak için bir platform oluşturmak niyetiyle yola çıktık” dedi ve ekledi: “Herbirimiz kendi şehrimizde bu Kent Konseyi’ne katılım konusunda sıkıntılar yaşadık. Çünkü hep tek taraflı bir yönetim şekliydi yıllardır. Hiç hörüş alışverişi yapılmadan süregelen bir anlayıştı.”

“Biz zararlı değiliz”

Kent Konseyleri’ni pratikte işlemeyen ama mevzuatta söylenilen şeklini hayata geçirmeye çalıştıklarını belirten Arıkan, “Yani katılımın, çoğulcu demokrasinin, katılımcı anlayışın, STK tarafından yerel yöneticilere belki de ısrarla ve zorla dayatmaya çalışıyoruz. Ama hakikaten de hep, ‘biz zararlı değiliz, biz belediye meclisinin görev tanımını ya da görevlerini almaya çalışmıyoruz, biz tamamen gönüllüyüz, hiçbir beklentimiz yok, belli bir grubun sözcüsü değiliz’ şeklinde ikna etmeye çalışıyoruz” diye konuştu.

Kent Konseyleri güzel çalıştırılırsa…

“Kent Konseyleri, şehrin, sivil inisiyatifin sesi, halkın, bireyin sesi konumunda” diye Arıkan, “Bir STK’ya üye olmasanız da bir bireyin kalkıp, şehirle alakalı sözünü, fikrini sölyeyebileceği mekanizmalar Kent Konseyleri’dir. Güzel çalıştırılırsa, bu katılım tam olarka sağlanırsa, belediye başkanlarının da aslında çok işine yarayan bir mekanizma. TKKB olarak 10 yılda bu konuda çok ilerme kaydettiğimiz düşünüyorum. En azından Türkiye’deki Kent Konseyleri arasında bir iletişim ve işbirliği sağladık. 186’ya yakın Kent Konseyi üyemiz var. Yılda 4 kere bölgesel, 2 kere ulusal, her ay da şehirlerde toplantılar organize ediyoruz. Bu toplantılarda bu mekanizmayı anlatıp, yerelde de katılımın sağlanması noktasında elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Çünkü insanlar artık dayatmacı yönetim anlayışından, asıl aktörün, asıl karar mekanizmasının kendi olduğu anlayışına evrildi. Bunu da anlatabileceği yerler STK’lar ve Kent Konseyleri” ifadelerini kullandı.

“Her türlü yolu deniyoruz”

“TKKB olarak bizler, ülke genelindeki aktörlerle beraber çalışıp yereldeki görüşlerimizi iletmeye çalışıyoruz. Çevre ve Şehircilik Bakanlığ ile sürekli ilişki içindeyiz. Daha önce Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’ne bağlıydık. Ama bir türlü orada istediğimiz şekilde bir iletişim kuramadık. Ayrıca ulusal örgütlerle de bir arada bulunuyoruz. Bu kanalların hepsini katılımı artırmak için kullanmaya çalışıyoruz. Her türlü yolu deniyoruz” sözlerini kullanan Arıkan, “Kent Konseyleri mevzuatı ile alakalı mahalli idareler ile bu mevzuat değişkiliğini yapmak üzere biraraya geldik. Çünkü hakikaten, alanda bizim gördüğümüz problemler ile o mevzuattakiler hiç örtüşmüyor” dedi.

Çarşamba Oturumları'nda Katılımcı Yönetim konusu masaya yatırıldı - ozelkalem.com.tr
Çarşamba Oturumu’nda Katılımcı Yönetim konusu masaya yatırıldı – ozelkalem.com.tr

Her ilin farklı dinamikleri var

Her ilin farklı dinamikleri olduğuna da dikkat çeken Zeynep Özbaş Arıkan, “Ankara Kent Konseyi’nin uyguladığı bir çalışmayı ben Maraş’ta uygulayamıyorum. Yani bu farklılıkları da gözeterek, mümkün olduğu kadar STK’ların gönüllü üyesi olarak bizler, Kent Konseyleri vasıtasıyla ve TKKB vasıtasıyla elimizden geldiğince tüm bu problemleri iletmeye ve çözüm bulmaya gayret ediyoruz” diye konuştu.

“Gelirler inanılmaz düştü”

Merkez Valisi Yusuf Erbay ikinci bölüme başlarken ilk sözü Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç’e verdi. Genç, “Geçen ay vergi toplama ayıydı. İnanılmaz düştü gelirler. Devletten gelen destekler zaten belli oranlarda düşmüş durumda. Kemal hocanın söylediği bugün sadece çöp toplayan, orada burada tadilatlar, onarımlar yapan bir yönetim olmanın dışında birtakım şeyler yapmak gerektiğini arzu ederiz” dedi.

Çarşamba Oturumları'nda Katılımcı Yönetim konusu masaya yatırıldı - ozelkalem.com.tr
Çarşamba Oturumu’nda Katılımcı Yönetim konusu masaya yatırıldı – ozelkalem.com.tr

Genç, pandemi sürecine dikkat çekti

Dünyanın içinde bulunduğu pandemi sürecine dikkati çeken Başkan Genç ise, “Buradan çıkan sonuçlar var. Bunları çok iyi değerlendirmek lazım. Bu süreçte dünya çapında bilim insanlarından, gazetecilerden çıkan çok güzel makaleler var. Hepsine şöyle bir bakıldığında, bakış açısında Kovid-19 süreci sonrasında katılımcı demokrasi bütün dünyada çok daha fazla önem kazandı. Yani sosyal devlet, sosyal yerel yönetim anlayışı, güçlü sivil toplum kuruluşları yeni sürecin inşaasında kilit rol oynayacaklar. Şimdi burada katılımcılığı bir kez daha farklı tarif etmek lazım” dedi.

“Tek başına belediye yapamazdı”

Bu hastalık ilk ortaya çıkmaya başladığında ilk yaptıkları şeylerden birinin hijyenik bir toplumsal yapı oluşturmaya çalışmak olduğunu belirten Şükrü Genç şunları söyledi: “Ama bunu da tek başına belediyenin yapamayacağını, sokakta herkesin de bu işe katılması gerektiğinin tespiti yaptık. Yeni bir eylem planı hazırladık. Bu süreci yaşayan ülkelerin değerlendirdiğinizde, ABD-Almanya karşılaştırması yaptığınızda aradaki uçurumların ne kadar büyük olduğunu ve güçlü yapılanmanın sadece büyük devlet olmak değil, halkınızı da yanınıza alarak alınan aksiyonların çok daha doğru şekilde sonuç verdiği görülüyor.”

“Yeni bir yaşam biçimi kaçınılmaz”

Genç, “Örneğin Almanya’da bütün eğitim, sağlık kurumları devletin kontrolü altında, ABD’de ise parası olan yaşıyor olmayan ölüyor. Dolayısıyla bu katılımcılığı da ancak sosyal yönetimlerle aşağılara kadar indiğinizde bu bütünlüğün sağlanması gerekiyor. Bir bilim insanının çok güzel bir sözü var: Eğer siz devletin güçlenmesini, demokratikleşme ve sosyal yapılanmayla bütüleştirmediğinizde, demokratikleşme yerine otokratikleşme geliyor. Bu da baskıyı getirir. Bugün bunun örneklerini yaşıyoruz. Bunun önüne geçebilmek anlamında katılımcılığın önemini vurguluyorum. Yeni bir yaşam biçimi oluşturulması gerekliliği kaçınılmazdır.”

“Sil baştan gözden geçirmeliyiz”

Prof. Dr. Kemal Görmez ise ikinci turda şunları söyledi: “Bir, bizim artık Türkiye’de katılım kanallarını açmak istiyorsak, mevcut yerel yönetim sistemimizi sil baştan gözden geçirmemiz gerekiyor. Bu yapıyı katılım kanallarını açacak şekilde demokratikleştirmemiz gerekiyor. Ortak hizmetleri yürüten bir büyükşehir belediyesi var iken ilçe belediyelerini küçültmemiz gerekiyor. Katılım kanallarını böyle aşabiliriz. Zaten ortak hizmetler, su, kanalizasyon, ana caddeler bunları büyükşehir yapıyor. Bunu bir aşalım.”

“İçinden çıkılmaz bir halimiz var”

İkinci olarak Osmanlı zamanındaki yerel yönetimlerin gücünün bugün bulunmadığına dikkan çeken Prof. Dr. Görmez, “İçinden çıkılmaz bir halimiz var. Biz 2003-2004’te yerel yönetime ilişkin temel yasaları çıkarttık ama yerel yönetime ilişkin mali yasayı çıkartmadık henüz. Bu çok önemli bir şey. Bunu da değiştirmemiz gerek. Merkezi idarenin yapması mecburi olan 3 görev dışındaki görevleri artık yerel yönetimlere aktaralım” dedi. Kentsel dönüşümde yetkinin neden büyükşehir belediyesinde değil de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda olduğunu sorgulayan Görmez, “Ya da İmar Kanunu’nun 9. maddesi niye hala yürürlükte? Bu madde evlere şenlik bir madde. Çevre ve Şehirclik Bakanlığı istediği her şartta belediyelerin imar yetkilerini ellerinden alabilecek güce sahip. Yani bunları değiştirmeden katılımdan bahsetmek mümkün değil” eleştirilerinde bulundu.

Görmez: “Bırakın bu işleri”

“Batı’da eğitim, yerel yönetimin görevi. Müfredatı, programı merkezi devlet belirler ama aşağıda her yörenin ayrı iktisadi, siyasi, kültürel, tarihi şartları var. Bu şartlar çerçevesinde eğitimi yerel yönetime devredebiliriz” diyen Prof. Dr. Kemal Görmez şöyle devam etti: “Müfredatı merkezi yönetim belirlesin yine. Bırakın bu işleri, bunun gibi bir çok işi yerel yönetimlere devretme zamanımız geldi. Aksi halde tekrar tıkanacağız. Şimdiden ulus devletin ayrıcalıklı noktalarına zarar vermeden yerel yönetimi güçlendirecek eylemleri yapmaya başlayalım. Yerel yönetimlerin gelirlerini artıralım, hareket imkanları olsun. Mesela İngiltere’de bazı yargı kurumları bile yerel yönetimlere bağlı. Biz bunları niye tartışmıyoruz.”

antalya secim anket sonuclari QPiX cover
Çarşamba Oturumu’nda Katılımcı Yönetim konusu masaya yatırıldı – ozelkalem.com.tr

Bucak yönetimini kim seçsin?

“Bir örnekle mevzuyu kapatmak istiyorum” diyen Kemal Görmez, “1921 yılında  mecliste bir yasa tartışılıyor. Bucak yönetimini kim seçsin. Bu tartışmada meclisteki milletvekillerini önemli bir kısmı “Bucak yönetimi merkezi idare tarafından atansın” diyor. Gerekçe de şu, “Bucaklarda ya bizim tanımadığımız, güvenmediğimiz, bu millete zarar verecek insanlar seçilirse bunu nasıl kontrol edeceğiz”, Dersimli ağa çıkıyor diyor ki, “Arkadaşlar, dikkat edin. Bindiğiniz dalı kesiyorsunuz. Biz milletvekiliyiz, bizi kim seçti?Vatandaş seçti. Bucak yönetimini kim seçecek? Vatandaş seçecek. Eğer siz kendinize güveniyorsanız, sizi seçen vatandaşa devleti emanet ettiniz. O zaman bir bucağı yönetecek insanı da o bucağın halkına emanet edin” dedi.

Türkiye’de halka güvenmek zorundayız

Görmez konuşmasına şun cümlelerle son verdi: “Biz bu vaziyetteyiz. Biz artık Türkiye’ye, topluma, halka güvenmek zorundayız. Dolayısıyla belediyelere güvenmek durumundayız. Etkinliği, demokrasiyi, adaleti sağlayacaksa yerel yönetimleri ve bu çerçevede de yerel yönetime katılımı güçlendirecek yasal düzenlemeleri yapma zamanımız geldi diye düşünüyorum. Hepinize teşekkür ediyorum.”

Ankara’da 489 üyeye ulaştık

İkinci turda söz alan Ankara Kent Konseyi Başkanı Halil İbrahim Yılmaz da toplumun bütün kesimlerine açık olduklarını belirterek, 489 üyeye ulaştıklarını yakında bini geçeceklerin ifade etti.  Toplumun bütün kesimlerinin olmadığı bir Kent Konseyi’nin herhangi bir partinin ilçe örgütü olacağını belirten Yılmaz şöyle devam etti: “Dolayısıyla bize destek veren 4 siyasi parti, bizden ortak akıllı çıkacak olan değerlendirmeleri istiyorlar. Hepsi bizde temsil ediliyor. Bir belediye başkanı bizden tavsiye alarak hareket ettiğinde karizma gitmiş olmuyor. Bu özgüvenle alakalı. Kendinize güveniyorsanız, aciz değilseniz, toplumun ortak aklına açık hale gelirsiniz. Kendi aklınızı toplumun üstünde görüyorsanız bunun bedelini ödersiniz zaten.”

“Dayanışmaya mahkumuz”

Ankara Kent Konseyi olarak gerçekleştirdikleri hizmetlerden de bahseden Yılmaz şunları söyledi: “Ankara Kent Konseyi, pandemi sürecinde ayrı bir süreç yaşadı. Dayanışmaya mahkum olduğumuzu öğrendik. Ve ne yaptık, akademisyenlerimiz biraraya geldiler ve Pandemi Sürecinde Dayanışmanın 10 Altın Kuralı’nı kaleme aldılar. Komşuluk hukukunun nasıl gelişeceğini öğrendik. Başımıza geldiği zaman öğrenmeye macbur kalan bir toplumuz.”

Motorlu kuryeler kahramanımız oldu

Başkan Yılmaz, “Hayatın normal akışında Motorlu Kuryeler Federasyonu ne işe yarar sorusunu sorardı herkes. Sosyal güvenceleri yok ve hayatın içerisinde çok itibarlı değiller. Pandemi sürecinde Motorlu Kuryeler Federasyonu Başkanı bizi aradı ve ne dedi biliyor musunuz? 65 yaş üstü insanlara, Ankara’da 350 bine yakın, biz isterseniz günlük ihtiyaçlarını götürebiliriz. Bunun için sadece yakıt bedeli yeterlidir. Yani toplumun farklı gözle gördüğü bir meslek grubu hayat kurtaran bir kahraman olarak karşımıza çıktı. Biz Kent Konseyi içerisinde bu grubu tanımamış olsaydık böyle bir çözümle gelmeyeceklerdi bize” dedi.

Katılımcılık sorun çözüyor

“Ankara’daki market zincirleri, bizim 65 yaş üstü vatandaşların ihtiyacını karşılayacak bir lojistik ağımız yok dedikleri an bu iki grubu yanyana getirerek Büyükşehir Belediye Başkanımıza gittik” diyen Yılmaz şunları söyledi: “İki bileşenimiz hazır, siz yakıt desteği verirseniz, 65 yaş üzerinde, talebi olan bütün yurttaşların evde ihtiyaçlarını karşılamaya hazırız dedik. Yani katılımcılık sorun çözer hale gelmiş oldu. Eğer belediye bizi dinlemeseydi sadece söylemiş olacaktık çünkü icra makamı orası.”

Veresiye defterleri kapatıldı

Ankara’da 1700 müzisyenin bulunduğunu söyleyen Yılmaz, pandemi süreciyle işsiz kalan bu vatandaşlara Kent Konseyi aracılığıyla yardımların ulaştırıldığını söyledi. Tüm Türkiye’de beğeniyle karşılanan bakkalarda veresiye defterlerinin kapatılmasında da Kent Konseyi’nin öncü olduğunu dile getiren Başkan Halil İbrahim Yılmaz, “Pandemi süreci bizi iyi insanlar yapma yoluna soktu. Ön yargılarımızı yıktık çünkü. Kent Konseyleri bu katılımcılıkla kentteki iyilik sürecini ateşlemiş oldu” ifadelerini kullandı.

“Hafıza olmadan muhafaza olmaz”

Zeynep Özbaş Arıkan ise ikinci tura “Hafıza olmadan muhafaza olmaz” sözleriyle başladı. “Şehirlerimizi muhafaza edecek kişiler de bizleriz. Şehirlerimize bizler sahip çıktığımız ve bu sorumluluğu da idarecilerimize mümkün olduğu kadar ısrarla anlatmaya çalıştığımız bu sürecte katılımcılığı tesis edeceğimize inanıyorum” diyen Arıkan son olarak şunları söyledi: “Bizler kesinlikle her kesimden bu karar alma süreçlerinde yer almalıyız. Ancak bu şekilde bu şehiri kendimize ait hissetmeye şehirleri daha ileri seviyeye getirmeyi başarırırz diye düşünüyorum. Birlikte yaşam kültürünün mücadelesini vermeye devam edeceğiz. Birey olarak, sivil toplum olarak, Kent Konseyleri Birliği olarak…”

Erengul Bilenser
Erengul Bilenser

Çarşamba Oturumları devam edecek

Yusuf Erbay bütün katılımcılara teşekkür ederken, Erengül Bilenser’e de yine böylesi bir programda bilgili insanları biraraya getirmesini diledi. Erengül Bilenser ise Yerel Yönetim Ödülleri’nin bu sene pandemi nedeniyle ileri bir tarihe ertelendiğini yeni süreç için ise başvuruların başladığını belirtti. Ayrıca Çarşamba Oturumları’nın önümüzdeki hafta ‘Kentlerde Sağlıklı Tarım’ konusunda gerçekleştirileceğini söyledi. Saat 15:00-17:00 arasında, önemli yerel yöneticilerin ve uzmanların bulunacağını sözleriner ekleyen Bilenser, 22 Temmuz’da ise ‘Kırsalda Kalkınma’ konulu bir oturum yapacaklarını, bu oturumda ayrıca, iki yıl önce aramızdan ayrılan Prof. Dr. Cevat Geray’ı da anacaklarını belirtti.

BENZER HABERLER

Yanıtla

Lütfen yorumunuzu yazınız
Adınızı giriniz

En popüler Haberler

Son Yorumlar

Abdullah ŞENER Açık Kent yazıncısı olmak
Abdullah sahlebci Açık Origami ile kağıttan mucizeler
Araç çubuğuna atla