Ana SayfaSöyleşiProf.Dr. Ruşen Keleş "Eğitim yoksa mutluluk da yok"

Prof.Dr. Ruşen Keleş “Eğitim yoksa mutluluk da yok”

Özelkalem Dergisi 100. Sayısı için yaptığımız söyleşide Özelkalem Dergisi Yerel Yönetim Ödülleri Seçici Kurul Başkanı Prof. Dr. Ruşen Keleş;”Eğitim yoksa mutluluk da yok” dedi.

Bir kenti mutlu etmek, bir insanı mutlu etmek kadar kolay değildir elbette. Bir kentin beklentilerini yerine getirmek de öyle… Parklar, sinemalar, konser salonları, kültür merkezleri, spor alanları, cıvıl cıvıl meydanlar, sosyal yaşam olanakları bir şehrin mutluluğu için çok gereklidir. Ama bütün bunların orada yaşayan insanlara gerçek mutluluğu getirmesi için en önemli ihtiyaç, eğitimdir. Eğitim bir şehri kendi yüzyılının en ileri şehirleri arasına taşıyacak en önemli hizmettir. 

Yerel yöneticiler ne tür uygulamalar yaparsa kent halkını mutlu kılar?

Kentin mutluluğu kuşkusuz bir bütün olarak kent halkının, kentlinin, kenttaşın (hemşerinin) mutluluğu demektir. Açlık tokluk sorunlarıyla karşı karşıya kalmış ülkeler bir yana bırakılırsa, hiç kuşku yok ki kentliler, başta insanca barınma sorunlarının çözümü olmak üzere, kent yönetimlerinin sunmakla görevli oldukları kamu hizmetlerinden fiilen yararlanabilmeyi arzu ederler. Kent içi ulaşım, eğitim ve sağlık sorunları, çevre ve temizlik hizmetleri, kültür ve sanat etkinlikleri, açık ve yeşil alanların yeterliliği, kentlilik bilinci gelişmiş yurttaş için önemli konulardır. Söz konusu hizmetlerden hangisinin sorumluluğunun belediyelerde ya da merkezi yönetimde olduğu, kenttaşı fazla ilgilendirmez. Onun için önemli olan, hizmete erişebilmesidir. Evinin yakınında çocuğunun elinden tutup gidebileceği bir parka sahip olmak bir aile için elbette mutluluk kaynağıdır.

Yerel yöneticiler kendi şehri için en çok hangi konuları dert etmeli?

Belediye başkanları da meclis üyeleri de çabalarını halkın yalnızca bir kesiminin değil bütün kesimlerin beklenti, istek ve gereksinmelerinin karşılanmasına yöneltmelidir. İmar planı değişiklikleri yoluyla kimi taşınmaz mal sahiplerine büyük olanaklar sağlamak ya da kentte arsa değerlerinin yükselmesine yol açmak başkanların ve karar organlarının ilgi alanı dışında olmalıdır. Bireysel, sınıfsal, dar anlamda siyasal yani partizanca kaygılardan uzak durmak, belediyelerin karar, eylem ve işlemlerinin meşruiyet düzeyini yükseltir. Uzun dönemde bundan yalnız halk değil, kent yöneticilerinin kendileri de kazançlı çıkar. Bu bağlamda, katılımcı yöntemlere ve danışmaya önem veren kent yönetimleri, demokrasinin, insan haklarına saygı kuralının gereklerine çok daha uygun davranmış olurlar. Türkiye’nin onaylamış olduğu Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı adını taşıyan uluslararası sözleşmenin kuralları da böyle davranmayı zorunlu saymaktadır.

 Siz başkan adayı olsaydınız önce o şehir hakkında neyi bilmek isterdiniz?

Belediye başkanlığı görevine aday olması söz konusu olan herkesin, kentin ekonomik, toplumsal, kültürel, çevre özellikleriyle ilgili bütün sorunları ve olanakları hakkında ayrıntılı güncel bilgiye sahip olması zorunluluktur. Başkan adayı, bu bilgilere ek olarak, kent halkının beklentilerini de öğrenmeye çalışmalıdır. Kentin ve toplumun çıkarlarıyla halkı oluşturan bireylerin kısa, orta ve uzun erimlerdeki çıkarları arasında denge kurabilmek için böyle bir arayış içinde olmak, belediye başkanını sıradan bir politikacı olmanın ötesine taşır ve çağdaş bir toplumun çağdaş yöneticisi olma şansını artırır. Başkan adaylarının kent hakkında bildikleri ve öğrendikleri, kuşkusuz kenti ve kentliyi tanımalarına, onların sorunlarını öğrenmelerine ve yardımcı olmalarına olanak sağlar. Hatta bu amacın da ötesine geçerek, adayların ve başkanların kentin geleceğine ilişkin vizyonlarını geliştirip yürürlüğe koymalarına da yardımcı olur. Çağdaş kent yöneticisi, Aristoteles’in yaptığı ayrıma göre, olayların ardından giden, olupbittilere boyun eğmekle yetinen, ‘edilgin’ (pasif) bir yönetim anlayışının temsilcisi değil, ‘etkin’ (aktif) bir yönetici olmalıdır. İsveç, Danimarka, Hollanda, Japonya gibi çağcıl ülkelerdeki belediye başkan adaylarını ve başkanlarını, Tanzania, Mozambik, Senegal ve Madagaskar gibi ülkelerin yerel yöneticilerinden ayıran özelliklerden biri de budur.

Sizce bir şehrin bütün geleceğini değiştirecek en değerli yatırım nedir?

Hangi alanda olmalıdır? Kentin bütün geleceğini değiştirebilecek olan en değerli yatırım ne konut, ne sanayi, ne katı atık, ne de parklar ve bahçeler için yapılanlardır. Kanımca, en başta yer alan yatırım gereksinmesi, kenti ve ülkeyi yönetenlerin, yönetmeye istekli olanların yani adayların ve daha da önemlisi toplumun tümünü oluşturan bütün bireylerin eğitimi konusuna yapılacak olan yatırımdır. Ülkeyi uzun erimde uygar ve çağdaş ülkeler düzeyine yaklaştıracak olan bu yatırımdan, sırası geldiğinde kentler ve kentlerin tek tek her sektördeki kamu hizmeti gereksinmeleri de paylarına düşeni rahatlıkla almış
olur. Yeter ki bu eğitim, amacı ve yöntemleri açısından çağdışı dogmalara değil gerçek önder Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği doğrultudaki çağdaş bilim anlayışına ve felsefesine dayalı olsun. Özelkalem Dergisi’nin bu anlayış çerçevesinde, daha uzun yıllar kentlerimize ve kent yöneticilerimize yararlı hizmetler yapacağına inancımı yineliyor, yöneticilerini ve çalışanlarını kutluyorum.

BENZER HABERLER

Yanıtla

Lütfen yorumunuzu yazınız
Adınızı giriniz

En popüler Haberler

Son Yorumlar

Abdullah ŞENER Açık Kent yazıncısı olmak
Abdullah sahlebci Açık Origami ile kağıttan mucizeler
Araç çubuğuna atla